Rock & MeTaL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Rock ve Metal Müziğin Tek Merkezi
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Siyasal Alandaki İnkılaplar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edizzz
Admin
Edizzz


Mesaj Sayısı : 177
Kayıt tarihi : 28/07/09
Yaş : 113
Nerden : Adana

Siyasal Alandaki İnkılaplar Empty
MesajKonu: Siyasal Alandaki İnkılaplar   Siyasal Alandaki İnkılaplar I_icon_minitimeÇarş. Tem. 29, 2009 6:42 pm

ANKARA'NIN BAŞKENT OLMASI
27 Aralık 1919'da Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi ile, bu şehir
Millî Mücadele'nin karargâhı olmuştu. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Ankara'da açılmasıyla yeni Türk devletinin temelleri
atıldı. Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi. Böylece Ankara, fiilen
başkent durumuna geldi.

Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra. İtilâf
Devletleri'nin askerleri İstanbul'dan çekildiler. İstanbul'un işgalden
kurtulması ile yeni devletin başkentinin neresi olacağı tartışılmaya
başlandı. Bazı kişiler İstanbul'un başkent yapılmasını istiyorlardı.
Ancak meclisin Ankara'da açılması, buraya fiilen hükümet merkezi olma
niteliği kazandırmıştı. Ayrıca Ankara, Türkiye'nin merkezinde, askerî
ve coğrafî özellikleriyle başkent olabilecek konumdaydı.

İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. "Türkiye Devleti'nin başkenti
Ankara'dır." şeklindeki bir maddelik kanun teklifi kabul edildi (13
Ekim 1923). Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin
başkenti oldu.

ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMELERİ
İnsanların düşüncelerini
açıklayabilmeleri ve başkalarının haklarına da saygı göstererek
inandıkları gibi yaşamaları, ideal bir toplum düzeninin başlıca
şartıdır. Bu ise ancak hür ve demokratik bir sistem içinde
gerçekleştirilebilir.

Türk milletinin mutluluğunu sağlamayı başlıca amaç edinen Mustafa
Kemal, demokrasinin ülkemizde yerleşmesi için çalıştı. Demokrasilerde
aynı görüş ve düşüncedeki insanlar, siyasî partiler kurarak yönetimde
söz sahibi olmaya çalışırlar. Siyasî partiler demokratik rejimlerin
vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu konuda da Mustafa Kemal Paşa, milletine
önderlik etti. Kendisi bir parti kurup, çok partili siyasî hayata
geçişi teşvik etti. Çok partili rejimde hükümeti kuran parti veya
partiler, muhalefet partileri tarafından denetlenir.

Mustafa Kemal Paşa'nın en büyük arzusu demokrasinin ülkemizde tam
olarak yerleşmesi idi. Bu sebeple ülkede çeşitli partilerin kurulmasını
istiyordu.

CUMHURİYETİN İLANI
Mustafa Kemal Paşa, daha Erzurum Kongresi
sırasında, zaferden sonra hükümet şeklinin cumhuriyet olacağını
söylemişti. 23 Nisan 1920'den beri Türkiye'yi idare eden Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti, millî egemenlik esasına dayanıyordu. Bu, adı
konulmamış bir cumhuriyet yönetimiydi. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada
"Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." deniliyordu. Bu, yeni rejimin
ilân edilmemiş bir cumhuriyet olduğunu gösteriyordu.

Cumhuriyetin ilânının önündeki en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla bu engel aşıldı.

Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında tarihî bir görev yapan
birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağıldı (l Nisan
1923). Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem
çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması'nı
onayladı. Böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu.

23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı sırada yeni
Türk devletinin adı henüz konulmamıştı. Hükümet, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükümeti adını taşıyor, meclis başkanı hükümet başkanlığı da
yapıyordu. Bu sistem içinde devlet başkanlığı boş görünüyordu. Şimdi,
yürürlükte olan siyasî rejime uygun devlet şeklini bulmak zorunlu hâle
gelmişti. Millî Mücadele Dönemi'ndeki, olağanüstü şartların bir ürünü
olan meclis hükümeti sistemi de artık işlemez olmuştu. Bu sistemde,
Bakanlar Kurulunun her üyesi için ayrı ayrı oylama yapılırdı. Bu durum
ise hükümet kurulmasını zorlaştırıyordu.

25 Ekim 1923'te hükümetin istifasıyla bir bunalım ortaya çıktı. Bu
olay Mustafa Kemal Paşaya, cumhuriyeti ilân etmek için beklediği
fırsatı verdi. 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması
üzerine, Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarına "Yarın
cumhuriyeti ilân edeceğiz." diyerek fikrini açıkladı. O gece İsmet Paşa
ile birlikte 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun
tasarısını hazırladı. "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli
cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan
konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilânı kabul edildi. "Yaşasın
cumhuriyet!" sesleri arasında alkışlarla cumhuriyet ilân edildi (29
Ekim 1923).

Bundan sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli
oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal
Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal, yaptığı konuşmasını "Türkiye
Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi.
Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi.
Devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli
yeniden düzenlendi. Buna göre; cumhurbaşkanı başbakanı atayacak,
başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu
uygulamayla, meclis hükümeti sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş
oldu. İlk hükümeti kurmakla İsmet Paşa görevlendirilmişti. Böylece Türk
Milleti'nin tarihinde yeni bir devir açılıyordu.

Türk milletinin yapısına en uygun idare şekli olan cumhuriyet
rejimine sahip çıkmak ve onu yaşatmak, hepimizin başlıca vatandaşlık
görevidir.

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
Hz. Muhammed, hem İslâm dininin
peygamberi hem de kurduğu ilk İslâm devletinin devlet başkanı idi. Onun
ölümünden sonra yerine geçen devlet başkanlarına halife denmiştir.

İlk dört halife, seçimle iş başına geldiler. Emevîler zamanında
halifelik babadan oğula geçen bir saltanat hâline geldi. Bu durum
Abbasîler zamanında da devam etti. İslâm dünyasında başlangıçta bir tek
halife var iken, Abbasîlerin zayıflamasıyla birden fazla halife ortaya
çıktı. Abbasîler, Müslümanlar üzerinde egemenliklerini sürdürebilmek
için, halifeliğin dinî yönüne ağırlık verdiler. Abbasî Devleti
yıkıldıktan sonra Mısır'daki Memlûk Devleti, Abbasî soyundan Ahmed'i
halife ilân ederek İslâm dünyasında etkin bir hâle gelmeye çalıştı.

Osmanlı Devleti, 1517'de Memlûk Devleti'ne son vererek İslâm
dünyasında büyük ölçüde birliği sağladı. Bu tarihten sonra Osmanlı
padişahları da halife unvanını kullanmaya başladılar. Özellikle Osmanlı
Devleti'nin son zamanlarında bu makama büyük bir önem verildi.
Halifeliğin siyasî gücünden faydalanılmak istendi. Buna rağmen devletin
yıkılışı önlenemedi.
Milliyetçilik ve millî egemenlik fikri üzerine kurulmuş olan yeni Türk
devletinin yapısıyla saltanat ve halifeliği bağdaştırmak mümkün
değildi.

1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak
saltanat kaldırıldı ve halifeliğin yetkileri dinî konularla
sınırlandırıldı. Vahdettin'in ülkeyi terk etmesinden sonra, Osmanlı
sülâlesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi.
Kendisine sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanması bildirildi.
Halife olan Abdülmecit Efendi'nin, zamanla hükümetin talimatlarının
dışına çıktığı görüldü. Kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı.
Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Buna
karşı derhal tedbir alınması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye'de
gerçekleştirilmesi düşünülen inkılâpların yapılabilmesi için
halifeliğin kaldırılması zorunlu idi. Diğer taraftan Mustafa Kemal
Paşa, halifeliğin yabancı güçler tarafından aleyhimize kullanılmasından
endişe ediyordu.

Bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında halifeliğin
kaldırılmasına karar verdi, l Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük
Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart
1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.

Halifeliğin kaldırılmasıyla, lâik düzenin kurulması yolunda önemli
bir adım atıldı. Aynı zamanda saltanat ve hilâfet yanlılarının
dayandığı en önemli güç odağı ortadan kaldırılmış oldu.

TÜRKİYE'NİN YENİDEN İDARİ TEŞKİLÂTLANMASI
Türkiye'nin idarî yapısı, 1921 ve 1924 anayasalarına göre düzenlendi.
1924 Anayasasının 89. ve 105. maddeleri illerin yönetimini kapsıyordu.
Ülke; iller, ilçeler, bucaklar ve köyler şeklinde yönetim birimlerine
ayrıldı. Bu yönetim bölümlerinin başına merkezden yöneticiler atandı.
İller valiler, ilçeler kaymakamlar, bucaklar da bucak müdürleri
tarafından yönetilmeye başlandı. Bu yöneticilerin yaptığı bütün işler,
hükümetin onayına bağlı idi.

Bu yeni düzenleme ile hem inkılâpların ülkenin her yerine
yayılması hem de hizmetlerin en iyi bir biçimde götürülmesi
amaçlanmıştır.

SALTANATIN KALDIRILMASI
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılması ile birlikte Türk tarihinde yeni bir dönem başlamıştı. 20 Ocak
1921'de kabul edilmiş olan anayasada, egemenliğin millete ait olduğu
belirtilmişti. Ancak bu tarihlerde Kurtuluş Savaşı devam ettiğinden,
saltanatın kaldırılması için şartlar uygun değildi.

İtilâf Devletleri, Lozan Barış Konferansına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet ettiler.
Osmanlı Hükümeti bu daveti kabul etti. Galip devletler bu
davranışlarıyla, Türkler arasında ikilik çıkararak, menfaatlerini daha
iyi savunacaklarını düşünüyorlardı. Osmanlı Hükümeti'nin konferansa
katılma arzusu, millî mücadelenin ruhuna ve anayasaya aykırı idi.

Bu durum, Mustafa Kemal Paşa'nın saltanatın kaldırılmasıyla ilgili
düşüncelerinin haklılığını bir defa daha ortaya koydu. Aynı zamanda
saltanatın kaldırılması için haklı bir gerekçe oldu. Konu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde tartışıldı. Mustafa Kemal Paşa bir konuşma
yapıp, milletin kendi gayretiyle hakimiyeti ele aldığını ve saltanatın
kaldırılmasının gerekliliğini belirtti.

1 Kasım 1922'de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat
birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırıldı. Böylece, Osmanlı Devleti
hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri
gerçekleştirilmiştir.

Saltanatın kaldırılması ile, İstanbul'daki Osmanlı Hükümeti istifa
etti. Son padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922'de İngilizlere sığınıp
İstanbul'u terk etti. Bunun üzerine Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit
Efendi, Büyük Millet Meclisi'nin kararı ile halife seçildi.

KURULAN SİYASİ PARTİLER


En son Edizzz tarafından Çarş. Tem. 29, 2009 6:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://metalbocekler.forummum.com
Edizzz
Admin
Edizzz


Mesaj Sayısı : 177
Kayıt tarihi : 28/07/09
Yaş : 113
Nerden : Adana

Siyasal Alandaki İnkılaplar Empty
MesajKonu: Geri: Siyasal Alandaki İnkılaplar   Siyasal Alandaki İnkılaplar I_icon_minitimeÇarş. Tem. 29, 2009 6:42 pm

Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)
İlk
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, toplumun farklı kesimlerinden ve
değişik düşüncelere sahip kimselerden meydana geliyordu, Hepsi Misak-ı
Millî amacında birleşmekte idiler. Zamanla mecliste farklı gruplar
oluştu [Tesanüt (Dayanışma) Grubu, İstiklâl Grubu, Halk Zümresi ve
Islahat (Reform) Grubu gibi]. Bu durum meclis çalışmalarının
yavaşlamasına sebep oldu. Mustafa Kemal Paşa ortaya çıkan siyasî
anlaşmazlıkları azaltmak ve çeşitli grupları birleştirmek için büyük
çabalar gösterdi. Bunda başarılı olamayınca, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Grubu adıyla bir grup kurdu. Bu grup, Misak-ı Millî
esasları içinde ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlamak
için çalışacaktı.

Büyük zaferden sonra, Mustafa Kemal Paşa, gazetelere verdiği
demeçte Halk Fırkası adıyla bir siyasî parti kuracağını açıkladı. Bu
partinin, "tam bağımsızlık" ve "kayıtsız şartsız millet egemenliği"
ilkelerine dayanacağını ve bütün milletin partide temsil edileceğini
söyledi.

1 Nisan 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin
yenilenmesine karar verdi. Mustafa Kemal Paşa, mecliste bulunan Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun, Halk Fırkası'na dönüşeceğini
açıkladı. 9 Eylül 1923'te Halk Fırkası'nın kuruluşu tamamlandı. Genel
başkanlığına da Gazi Mustafa Kemal getirildi. Cumhuriyetin ilânından
sonra bu parti Cumhuriyet Halk Fırkası adını aldı. Böylece Cumhuriyet
Dönemi'nin ilk siyasî partisi kurulmuş oldu.


Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (İlerici Cumhuriyet Partisi)
Demokrasilerde iktidar partisinin icraatını denetleyen muhalefet
partileri bulunur. Cumhuriyet Halk Fırkası, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk
iktidar partisi idi. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk muhalefet partisi de
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır.

Yapılan inkılâplar konusunda, Mustafa Kemal Paşa ile yakın
arkadaşları anlaşmazlığa düştüler. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında
emeği geçen Cafer Tayyar Paşa, Kâzım Karabekir Paşa gibi komutanlar,
inkılâplara olumsuz tepki gösterdiler, inkılâplar için zamanın henüz
uygun olmadığını ileri sürerek bir muhalefet grubu oluşturdular. Aynı
zamanda milletvekili de olan bu komutanlara, ya ordudaki görevlerini ya
da meclisteki görevlerini bırakmaları bildirildi. Böylece büyük
hizmetler yapmış olan şerefli Türk Ordusu, politik çekişmelerin dışında
tutulmak istendi. Milletvekili olan komutanların çoğu, askerlik
görevinden ayrılıp politikaya milletvekili olarak devam ettiler. Bu
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın meclis üzerinde baskı
yaptığını iddia ediyorlardı. Muhalefet olmadan, tek partinin
demokrasinin gelişmesini engelleyeceğini söyleyen bu milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası'nı kurdular (17 Kasım 1924). Demokratik düzenin güçlenmesini
isteyen Mustafa Kemal Paşa, yeni partinin kuruluşundan memnun oldu.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, millî egemenlik, kişisel
özgürlükler ve dinî inançlara saygı ilkelerini benimsemişti. Cumhuriyet
rejimine karşı olanlar partiye sızdılar. Halkın dinî duygularını
istismar ettiler. Yeni rejime ve inkılâplara cephe aldılar. Hükümetin
yaptığı işler eleştirilirken, cumhuriyet rejimi de bazı kötü niyetli
kişiler tarafından eleştirilmeye başlandı. Onların bu çalışmaları
özellikle cahil halk üzerinde etkisini gösterdi. Bunun sonucu olarak
bazı doğu ve güneydoğu illerinde etkili olan bir ayaklanma çıktı.

Cumhuriyet yönetimi için ciddî bir tehdit olan bu ayaklanma, sıkı
tedbirler alınarak bastırıldı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da
ayaklanmayla ilgili görülerek hükümet tarafından kapatıldı (3 Haziran
1925).


Serbest Cumhuriyet Fırkası (Partisi)
Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra, Cumhuriyet Halk Fırkası,
1930 yılına kadar ülkede tek siyasal parti olarak kaldı. Bu zamana
kadar, inkılâpların büyük bir bölümü gerçekleştirildi. Ancak tek parti
yönetimi, demokratik bir rejim için uygun değildi. Mecliste hükümetin
çalışmaları denetimsiz kalıyordu.

1929 yılında, dünyada ekonomik bir bunalım ortaya çıktı. Türkiye
de bu bunalımdan etkilendi. Ekonomik sıkıntıya düşen halkın şikâyetleri
arttı. Meclisteki bazı milletvekilleri ülkedeki ekonomik sıkıntıların,
hükümetin yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürmeye
başladılar. Atatürk de hükümetin ekonomik politikasından hoşnut
değildi. Hükümeti denetleyecek ikinci bir siyasî partinin gerekliliğine
inanıyordu. Bu nedenlerden dolayı bir muhalefet partisinin kurulmasına
karar verildi. Bu amaçla Mustafa Kemal, çok yakın arkadaşı Fethi Bey
(Okyar)'i bir parti kurmakla görevlendirdi. 12 Ağustos 1930'da Serbest
Cumhuriyet Fırkası kuruldu.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, siyasî fikir olarak cumhuriyetçilik,
lâiklik ve milliyetçilik ilkelerini, ekonomi alanında ise devletçilik
ilkesine karşı liberalizmi savunuyordu. Parti kısa zamanda hızla
gelişti. Yapılan yerel seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddia edilip,
hükümet ağır şekilde eleştirildi. Hükümet ve inkılâplar aleyhinde
gösteriler yapıldı. Bu durum, parti yöneticilerini sıkıntıya sokunca,
Serbest Cumhuriyet Fırkası, kurucuları tarafından kapatıldı (17 Kasım
1930).

Böylece çok partili siyasî hayata geçmek için yapılan ikinci deneme de başarısızlıkla sonuçlandı.

TAKRİR-İ SÜKUN KANUNU
İngilizler, Orta Doğu'daki zengin
petrol yataklarını denetim altında tutmak için daha Birinci Dünya
Savaşı yıllarından itibaren bazı faaliyetlerde bulunmuşlardı. Bunlardan
biri de Güneydoğu Anadolu'da kendi himayelerinde bir devletin
kurulmasıydı. Lozan Antlaşması'yla bu oyun bozuldu. Fakat İngilizler,
emellerinden vazgeçmediler. Lozan'da halledilemeyen Musul sorununun
görüşüldüğü sırada, cumhuriyet rejimine karşı olanları kullanarak
Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinin bir kısmında etkili olan bir
ayaklanma çıkarttılar. Şeyh Sait isimli kişinin başkanlığında çıkmış
olan bu ayaklanmaya Şeyh Sait Ayaklanması adı verilmiştir.

Şeyh Sait Ayaklanması, Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başladı
(13 Şubat 1925). Kısa sürede etrafa yayıldı. Muş, Elazığ ve Diyarbakır
yöresinde etkili olan ayaklanmanın bastırılması için hemen tedbirler
alındı, önce sıkıyönetim ilân edilerek olaylar yatıştırılmaya
çalışıldı. Bu yeterli olmayınca Başbakan Fethi Bey istifa etti.

3 Mart 1925'te başbakan olan İsmet İnönü, ayaklanmanın
bastırılması için hükümete geniş yetkiler veren Takrir-i Sükûn
Kanunu'nu TBMM'den çıkardı. Diğer taraftan ordu birlikleri harekete
geçirildi. Yapılan plânlı askerî harekât ile, isyancılar dağıtılıp,
elebaşıları yakalandı. Suçlular İstiklâl Mahkemelerinde yargılandılar.
Suçlu görülenler çeşitli cezalara çarptırıldılar. Yapılan soruşturmada
isyancıların bir kısmının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na mensup
oldukları belirlendi. Bunun üzerine parti 3 Haziran 1925'te
kapatılarak, cumhuriyet rejimine yönelen önemli bir tehlike ortadan
kaldırılmış oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://metalbocekler.forummum.com
 
Siyasal Alandaki İnkılaplar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Toplumsal Alandaki İnkılaplar
» Ekonomik Alandaki İnkılaplar
» Hukuk Alanındaki İnkılaplar
» Kültür Alanındaki İnkılaplar
» Eğitim Alanındaki İnkılaplar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Rock & MeTaL :: Atatürk Köşesi :: İnkılapları-
Buraya geçin: